Esra Tanrıverdi

İstanbul Depremi: Korkuyu Yönetmek, Hayatı Kucaklamak

İstanbul Depremi: Korkuyu Yönetmek, Hayatı Kucaklamak
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Fay hattında yer alan bir ülkeyiz. Depremler bizim için yeni değil, sadece unuttuğumuzda hatırlatılıyor. Oysa ki geçen yıllarda hep birlikte “çömel, kapan, tutun” tatbikatı yapmadık mı? Ne yapacağımızı biliyoruz. Şimdi önemli olan, bilgiyi panik değil soğukkanlılıkla kullanabilmek.

İstanbul’da yaşanan son deprem, bize bir gerçeği yeniden hatırlattı: Deprem hayatımızın bir parçası. Ancak unutmamamız gereken şu: Deprem sonrası hayatın normale döndürülme süresi ne kadar kısa olursa, travmayı atlatmak da o kadar kolaylaşır.

Günlük rutinlerimize devam etmek, hayatı yavaş yavaş eski ritmine sokmak, kaygılarımızı yönetmenin en güçlü yollarından biridir.

Evet, toprak İstanbul’da bir kez daha hareket etti. Son günlerde sallantı haberleri art arda geliyor. Biliyoruz ki bir deprem ülkesindeyiz. Peki bu ortamda olağan tepkiler vermek mümkün mü?

Asıl soru şu: Önemli olan korkmak mı, yoksa korkuyu yönetmek mi?

Belirsizlikten kaçmak mı, yoksa belirsizlikle barışmak mı?

Yüzyıllar öncesinden Epiktetos şöyle diyor:

“İnsanları harekete geçiren olaylar değil, olaylarla ilgili algılarıdır.”

Peki, biz İstanbul’daki bu depremi nasıl algılıyoruz?

Bilir misiniz, Veba zamanlarından bir hikâye anlatılır:

Tüccarın biri çölde Veba ile karşılaşır. “Nereye gidiyorsun?” diye sorar.

Veba: “Bağdat’a.”

Tüccar: “Kaç kişinin canını alacaksın?”

Veba: “Beş bin kişi.”

Günler sonra Veba dönerken tüccarla yeniden karşılaşır. Tüccar öfkeyle sorar: “Bana beş bin demiştin, ama altmış bin kişi öldü!”

Veba ise yanıtlar: “Ben sadece beş bin kişiyi öldürdüm. Diğerleri korkudan öldü.”

Bu hikâyede olduğu gibi, önce duygularımızı kabullenmeliyiz.

Olağanüstü bir olay karşısında kaygı yaşamak insanidir. Ancak kaygıyı mevcut gerçekle uyumlu bir seviyede tutmak, sağlığımız için gereklidir.

• Deprem oldu diye her an yeni bir deprem olacakmış gibi yaşamak, hayatı cehenneme çevirebilir.

• Yaşanan afetleri sadece kendi başınıza gelmiş gibi düşünmek, yalnızlık ve çaresizlik duygularını büyütür.

Kaygı duymak insani bir tepkidir.

Ama unutmayın: Kaygıyı sınırlamak, yaşam alanınızı yeniden kurmak da sizin elinizde.

Her şeyi kontrol edemezsiniz.

Endişe, belirsizliğe karşı bir protestodur.

Oysa belirsizlik her zaman tehlike değildir. Bazen yeni kapılar da açabilir.

• Olabilirlikle olasılığı karıştırmayın.
• Sezgilerinize değil, bilimsel bilgiye güvenin.
• Her aklınıza gelenin gerçekleşeceğini sanmayın. Düşünceler sadece düşüncelerdir.
• Anda kalın. Kaygı her zaman gelecekle ilgilidir. Şu anla ilgilenin.

Şu anda sağlıklı mısınız? Şükredin.

Evet, bir gün öleceğiz…

Ama diğer tüm günlerde yaşamak için buradayız.

Ve unutmayın: Şu anda, tam da bu anda, hayattayız. Sağlıklıyız. Güvendeyiz.

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Esra Tanrıverdi yazıları