Prof. Dr. Nuran YILDIZ
Şurası bir gerçek ki, yeni dünya düzeni insanlığı vahşi bir ormanın orta yerine götürüp bıraktı. Bir çıkış yolu bulmak için ormana dağılanlar korkuyorlar. Endişeliler. Kayboldular.
Geçtiğimiz günlerde ormanda kaybolan Ece Gürel, yaşanan bu gerçekliğin en somut kanıtıydı. Attığı mesajda “kayboldum” demiyor muydu? Hem de dağların ötesinde bir ormanda değil, en bilindik kent ormanında kayboluyor Ece. Üstelik soğuğa dayanıklı giysileri, teknolojik donanımı varken. Dahası, kaçırılmamış. Kendi iradesiyle gitmiş. Akıl alır gibi değil! Bu cümleyi son yıllarda ne çok kullanıyoruz, değil mi?
Ece’nin bilgilerini kendimize uygulayalım. Hepimiz bildiğimiz bir çevrede yaşıyoruz. Hava koşullarına göre değişen giysilerimiz var. Taksitlendirerek de olsa teknolojik donanımın en yenilerine sahibiz. Kaçırılmadık.
Öyleyse neden kendimizi kaybolmuş gibi hissediyoruz? Ece’nin başına gelenlerin nedenlerini öğrendiğimizde kendi kaybolmuşluğumuzun da cevaplarını mı bulacağız? Bence öyle.
İnsanı vahşi ormanın ortasına bırakan neoliberal düzenin, üç önemli çıktısı var; “Akılla davranış bağının kopması”, “anlamın nesneler dünyasında yitirilmesi” ve “kimlik arayışı”. Ece ormandan çıkmak için çok uğraşmış. İnsanüstü çaba harcamış. Tek üniversitenin ancak bitirilebildiği bir dünyada 4 üniversite bitirmiş. Olmamış. Cadılık eğitimi almış. Ses terapisi için gitmiş. Gizemli sayılara tutunmuş. Ruhunu dinlendirmek istemiş. Transa geçmiş. İş yerindeki mobbinge direnmiş. Yolu bulamamış. Ece gibi çırpınan, “beni bulun” diye bağıran insan sayısı çok fazla.
Çünkü; Yeni dünya düzeni çıkış için mihenk noktası bırakmıyor. Mihenk olacak ilkeleri, kurumları, anlamları eritiyor. Bireyi yalnız bırakıyor. Ece’nin eşinin “Evliyiz ama bireyseliz” sözü üzerine düşünmek gerekmez mi, “aile yılı”nda?
“Sosyal devlet”e, tüm yapılarıyla yeniden dönmenin önemi artıyor.