Prof. Dr. Nuran YILDIZ
8. Olağan Kongre sonrası çoğunluk “Erdoğan ne yapıyor” sorusunun peşine takıldı. Doğru soru, “Erdoğan ne istiyor” olmalıydı.
Açıkçası, insanın kendisinin bile tam olarak ne istediğinin bilinemediği günlerde bu soruya yanıt bulmak zor. Ancak elimizdeki bilgiden yola çıkarak yorum yapabiliriz.
Kongre konuşmasına ve oluşturduğu parti yönetimine bakılırsa Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları istiyor;
Bir, kesinlikle artık kendi sesinin dönüp kendisine gelmesinden sıkılmış, farklı şeyler söyleyecek insanlarla konuşmak, saygısını kazanan insanlarla tartışmak istiyor.
İki, dünyada giderek yükselen milliyetçi dalgayı yakalamak için milliyetçi dozu artırmak istiyor. Bu çerçevede, ülkücü isimlerin partiye katılımına bakarken “komprador burjuvazi” vurgusuna da bakmak lazım.
Üç, Bahçeli’nin son dönemdeki DEM açılımı nedeniyle, MHP’den kopan ya da kopmaya meyilli oylara adres olmak istiyor.
Dört, yerel seçimlerdeki oy kaybını yanlış aday gösterilmesine bağlayarak teşkilat sorumlusunu ve partinin iletişim tıkanıklığını çözmek için iletişimden sorumlu olanları değiştirerek cezalandırmak istiyor.
Beş, seçim kaybedenleri yönetime alarak hem “kayıp senin suçun değildi” demek hem de partiye emek vermenin kazanıp kaybetmekten önemli olduğunu göstermek istiyor.
Altı, kendisiyle yol yürüyenleri küstürmeden görev değişikliği yaparak düşman edinmeden vefa duygusunun önemini göstermek istiyor.
Yedi, kadın seçmene önem veriyor ama onların siyaset yapma biçimini (ilgi istemek, hasetlik, duygusal zayıflık vs.) onaylamadığı için kadın siyasetçileri az tutmak istiyor.
Sekiz, partiye başka partilerden gelenlere önemli görevler vererek; partisindeki konumundan memnun olmayanlara değer görecekleri bir adres olmak, onların kendisini eleştirdikleri için başka partilere gitmeleri nedeniyle kendisinin alternatifinin yine kendisi olduğunu göstermek ve eleştiriden beslenmek istiyor.
Dokuz, teşkilattan gelen isimleri yükselterek, hem deneyimin önemini hem de partiye emek verenlerin emeklerinin karşılığını bulacağını göstermek istiyor.
On, söylemde gençleşmek, eylemde uluslararası güçlü aktör olmak, dijital dünyaya, Anayasaya, Türk dünyasına ağırlık vermek istiyor.
On bir, kilit isimleri yerinde tutup pergelin bir ucunu sabitleyerek ileriye ve yanlara genişlemek istiyor.
Sonuçta, kuruluşundan 24 yıl sonra bile binlerce insanı kongre alanına toplayabilme başarısını, onlara istedikleri değişimin gerçekleşeceği ve yola devam edileceği hissini vererek başarıyor.
Görevden alınanlar, görevi değişenler, yeni gelenler, eskimiş olanlar ve emek verenler inanıyorlar ki Erdoğan’dan başka gidecekleri adres yok.
AK PARTİ’DE YAPILMASI GEREKEN İŞ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karışan, yoğunlaşan, tehlikeli bir gidişatı olan uluslararası ilişkilere yoğunlaşması beklendiği için Genel Başkan yardımcıları Efkan Alâ ve Mustafa Elitaş’a önemli iki iş düşüyor;
Birincisi bürokratik re-organizasyon. Mevcut sistemde tıkanıklığa neden olan durumları iyileştirmek için öneriler hazırlamak. Örneğin Bakanlıklarda müsteşarlık makamının yeniden kurulması gibi.
İkincisi ise iletişim re-organizasyonu. Cumhurbaşkanlığının, AK Parti’nin ve Bakanlıkların iletişimlerinin kendi içlerinde bağımsız olmaları sağlanmalı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı başka kurumlarla enerji kaybetmek yerine, içerde ve dışarda gittikçe etki alanı genişleyen Cumhurbaşkanlığına ve CİMER üzerinden halkla ilişkilere, Parti ve Bakanlıkların da doğrudan kendi iletişimlerini geliştirmeye odaklanmaları sağlanmalı.
BENCE
Bence Ekrem İmamoğlu’nun diploma skandalı önemli bir siyasi sonuç doğuracak. Zira artık, o diploma sahteyse itibarı büyük yara almış olacak, sahte değilse de eğitim süreci hakkında ortaya çıkan bilgiler, imajına büyük zarar verecek.
Bence Serap Yazıcı’nın AK Parti’ye gidişi yanlış okunuyor. Gelecek Partisi’nden ayrılıp AK Parti’ye geçişindeki sorun, Yazıcı’nın değil onu CHP’den aday yapan Kılıçdaroğlu’nun sorunudur. İnsan eleştirdiği yapıya neden dahil olur? Bulunduğu yerdeki yapı umut vermiyordur da ondan. Unutmayalım ki siyasetçilerin ya idealleri ya da çıkarları vardır.