Suriye ve üçüncü vizyon

Suriye ve üçüncü vizyon
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Memun Fendi

Şarku'l Avsat

Yeni Suriye rejimini hangi vizyon şekillendirecek?

Yeni Suriye şimdi iki dış vizyonu paylaşıyor;

Birincisi, komşu ülke olarak birleşik ve uyumlu bir Suriye için çabalayan Türk vizyonudur (bazı çekincelerle birlikte).

İkincisi, İsrail'in Suriye'yi mezhepsel ve belki de bölgesel temelli bölme vizyonudur.

Peki saf Suriyeli milli, saf Arap ya da Arap ve yerel Suriye vizyonlarının bir karışımı olan üçüncü bir vizyonun ortaya çıkma ihtimali var mı?

Bir devrimden sonra veya bir rejimin çöküşünden sonra gelen her yeni rejim, toplum ne kadar bütünleşmiş olursa olsun, iki rejim arasında bir geçiş evresinden geçer.

Bu aşamanın başarısını ya da başarısızlığını iki husus belirler; dönüşümün hızı ve bu dönüşüme dahil olanların büyüklüğü veya sayısı.

Peki, bugün Suriye dönüşümünün kaderi hangi vizyona yakın?

70'li yıllarda ve iç savaşın sonuna kadar Lübnan'da olduğu gibi, mezhepsel çatışmalar içinde parçalanmış bir Suriye isteyen İsrail vizyonu yönünde mi ilerliyor?

Yoksa bütünleşik bir devlet için güçlü bir merkezi sistem öngören Türk vizyonuna mı doğru?

Türkiye ile İsrail'in Suriye vizyonunu, parçalanma ile bütünleşme arasında bu kadar net bir şekilde tanımlamak, aralarındaki gri alana dikkat etmemek basite indirgemek olabilir.

Bunun en bariz örneği, Suriye'de yeni rejim güçlerinin içindeki yabancı savaşçılar ve terörle mücadele meselesidir.

Türkler için yabancı savaşçılar, Ankara'nın terörist olarak gördüğü Kürdistan İşçi Partisi (PKK) bağlantılı Kürt gruplarıdır.

İsrail'e gelince, aşırılıkçılar, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile birlikte İdlib'den Şam'a gelen yeni rejimle ittifak yapanlardır.

İşte Türkiye ile İsrail'in farklı şekillerde ele aldığı gri alan burada gizli.

Türkiye, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şara hükümeti arasında bu güçlerin Suriye savunma kurumuna entegre edilmesi amacıyla varılan anlaşmayı memnuniyetle karşıladı.

Burada amaç, hem SDG'yi PKK'dan ayırmak, hem de ABD koruması altındaki SDG kontrolündeki bölgelerdeki petrol sahalarının kontrolünü yeni hükümete vermek.

Elbette bu basitleştirmede ABD, Rusya ve İran'ın oynadığı diğer rollere henüz değinmedim.

Bunu özellikle yaptım çünkü bu güçler şu anda Suriye'nin istikrarından daha önemli gördükleri konularla meşguller.

İsrail ise radikal saydığı yeni rejimi zayıflatmaya çalışıyor.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.