Umut Berhan Şen
Global Akademi Merkezi (GAM) Uzmanı
Independent Türkçe / @berhn19
Almanya, son zamanlarda alışılmadık bir telaş içinde: Silahlanma.
II. Dünya Savaşı sonrası barışçıl bir dış politika benimseyen, NATO'da "arkadan gelen" üye olan Almanya, şimdi tanklarını, füzelerini ve savunma bütçesini parlatma peşinde.
Peki, bu telaş niye?
Berlin, gerçekten bir "savaş hazırlığı" içinde mi?
Yoksa sadece yeni dünya düzenine ayak uydurmaya mı çalışıyor?
Tabii, Avrupa'nın göbeğinde patlayan Rusya-Ukrayna savaşı, Almanya'nın güvenlik algısını yerle bir etti.
Kremlin'in sert söylemleri, enerji krizinin tuzu biberi oldu.
Hatırlayalım:
Şansölye Olaf Scholz, tarihi bir konuşmayla Zeitenwende'yi yani "dönüm noktası"nı ilan etmişti.
(100 milyar euroluk dev bir savunma fonu, NATO'nun yüzde 2'lik harcama hedefini tutturma sözü ve Litvanya'ya kalıcı askeri birlik konuşlandırma planları.)
Doğrusu Almanya, adeta bir gecede pasifist kabuğundan sıyrılmış oluyordu.
Ama mesele sadece Rusya değil.
Avrupa Birliği'nin "ReArm Europe" gibi iddialı projeleri, ortak savunma sanayini güçlendirme çabaları, Almanya'yı bu yeni oyunda liderliğe zorluyor.
Berlin, bir yandan AB'nin lokomotifi olarak savunma entegrasyonuna öncülük ederken, diğer yandan tutumlu ülkeler arasında kalarak ortak borçlanma planlarına mesafeli.
Bu ikilem, Almanya'nın hem güçlü hem de temkinli bir aktör olmaya çalıştığını gösteriyor.
Bu silahlanma telaşının bir diğer yıldızı ise Taurus füzeleri.
Almanya, 2,1 milyar euroluk bir yatırımla 600 adet yeni nesil Taurus Neo seyir füzesi almayı planlıyor.
500 kilometreyi aşan menziliyle bu füzeler, NATO'nun caydırıcılık kartını güçlendirecek.
Ancak, Berlin'in Ukrayna'ya bu füzeleri verip vermeme konusundaki kararsızlığı, işin rengini değiştiriyor.
Şansölye Scholz, "Rusya'yla doğrudan çatışmaya girmeyelim" derken, muhalefet lideri Friedrich Merz, "Ukrayna'ya Taurus yolunu açalım" diyor.
Bu füzeler, Almanya'yı Avrupa'nın yeni şahinlerinden biri mi yapacak?
Yoksa Berlin yine "barış güvercini"rolüne mi sığınacak?
Öte yandan ilginç bir detay daha var: Almanya'nın otomotiv devi Volkswagen, savunma sanayine göz kırpıyor.
Çin'le rekabet, pandemi sonrası düşen ihracat ve ekonomik durgunluk, Berlin'i yeni sektörlere yöneltiyor.
Tank üreten fabrikalar, işsizliği önlemek için bir can simidi olabilir mi?
Bu, sadece stratejik değil, aynı zamanda ekonomik bir hamle.
Tabii, Almanya'nın bu silahlanma telaşı herkesin hoşuna gitmiyor.
Nazi geçmişinin gölgesi, hâlâ ülkenin üzerinde.
"Savaşa hazırlık" söylemleri, hem içerde hem dışarda tarihsel hassasiyetleri kaşımıyor değil.
Üstelik, Münih ve Mannheim'daki son terör saldırıları, artan göçmen karşıtlığı ve AfD'nin yüzde 20'lere varan oy oranı, iç güvenlik endişelerini körüklüyor.
Almanya, bir yandan dış tehditlere karşı zırhlanırken, diğer yandan kendi toplumsal fay hatlarıyla mücadele ediyor.
Peki, bu ne anlama geliyor?
Almanya, barışın devi olmaktan çıkıp savaşın yeni aktörü mü olacak?
Yoksa sadece 21'inci yüzyılın kaotik dünyasında ayakta kalmaya mı çalışıyor?
Gerçek şu ki, Berlin'in bu telaşı, sadece kendi sınırlarıyla sınırlı değil.
NATO'nun doğu kanadı, AB'nin savunma politikaları ve hatta küresel güç dengeleri, Almanya'nın adımlarına bağlı.
Ancak unutmayalım: Silahlanmak, güç kadar sorumluluk da getirir.
Almanya, bu sorumluluğu tarihsel mirasına sadık kalarak taşıyabilecek mi?
Yoksa yeni bir "Prusya ruhu" mu uyanıyor?
Almanya'nın bu telaşı, bir savunma refleksi mi?
Yoksa daha büyük bir oyunun habercisi mi?
Belki de hepsi.