Nedret Ersanel
İsrail Savunma Bakanı Katz, “Ahmed Şara her sabah Şam’daki başkanlık sarayında gözlerini açtığında, İsrail ordusunun kendisini Hermon’un zirvesinden izlediğini görecek” demişti (12/03) ve bu Suriye tarafından açık tehdit olarak görüldü…
Sadece Şam tarafından değil, Türkiye tarafından da bir meydan okuma olarak algılandı…
Bu fakir de, “X” hesabından, “Şam’dan İsrail’e bakan sadece Şara değil. O nasıl olacak” diye sordu, akşamına kalmadan cevabı geldi; Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın, medya ağzıyla Şam’a bir “çıkarma” gerçekleştirdiler…
Türkiye’nin İsrail’e cevabı buydu. Anladıklarına şüpheniz olmasın, eşek olsa anlar…
***
Karşılıklı “jestlerin” ardından, bölgede gelişen yeni sürecin, müstakbel düzenin önündeki en büyük engellerden birincisinin İsrail olduğunu bir daha teşhis etmemiz gerekiyor…
Ankara-Tel Aviv ilişkilerinin halini baştan anlatmaya gerek yok. ‘Gırtlak gırtlağa’ diyebiliriz. Sebepleri de ortadadır; sadece Filistin meselesinde Ankara’nın kararlı tutumu dahi İsrail’in düşmanlığı için yeterli. Kaldı ki, SDG/YPG-Şam anlaşmasının getirdiği yeni bağlam da İsrail için büyük hayal kırıklığıdır; elindeki “oyuncağın” kırıldığını görüyor…
Bu kadar da değil; Suriye’de iktidar değişikliğinin ardından İsrail, yeni bir “komşu” ile karşı karşıya olduğunun farkına vardı ve Türkiye gibi bir ülkenin “sınırındaki” varlığı, daha önceden hiç test etmediği, mevcut komşularından ve yaşam alanından çok farklı, bilmediği bir tecrübeyle yüzleşmesini gerektiriyor…
***
Şimdiye değin adlı adınca söylenmeyen, akıl kurcalayan bir başka pratiği de tartmamız lazım…
O da yeni Suriye’de Amerika’nın rolüdür!..
Daha doğrusu “Trump’lı ABD”nin rolüdür; terör örgütü PKK/YPG’yi SDG üzerinden Suriye ordusuna katan, içinde eritileceğini de herhalde bilen Amerika’nın, gelişmelerde oynadığı rol artık Türk basınında da irdelenmeye başladı ama dışarıda daha net cümleler kuruluyor…
Mesela The New York Times, “Trump’ın tutumu SDG’yi zayıflattı, pazarlık gücünü düşürdü” yazarken, Türk matbuatında durum, “Amerika’nın bilgisi olmadan bu anlaşma gerçekleşmezdi” veya “SDG yöneticisi anlaşmayı imzalamaya Amerikan savaş helikopteriyle getirildi” denerek, Suriye’de uzlaşının yapılandırılmasında ABD’ye atıfta bulunuyor. İngiliz The Guardian ve BBC’nin de anlaşmaya müsbet yaklaşan yorum/analizleri var…
Bu diyalektik otomatik olarak garip ve iddialı bir soruyu da akla getiriyor; “Trump ABD’si, ‘Suriye özelinde’ İsrail hilafına bir politikayı mı destekliyor?”