Dostlarının dilinden Sırrı Süreyya Önder

Dostlarının dilinden Sırrı Süreyya Önder
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Hastanede yaşam mücadelesi veren Sırrı Süreyya Önder için birlikte yol yürüdüğü siyasetçiler, sanatçılar ve dostları Independent Türkçe’ye konuştu. Sevenleri onun mücadele azmiyle yeniden aralarına döneceğine inanıyor..

Sırrı Süreyya Önder, siyasetin, sanatın ve halkın kalbinde derin bir iz bırakmış bir isim. Mizahı, vicdanı, bilgeliği ve mücadeleci kimliğiyle tanınan Önder, bugün hastanede ağır bir sağlık mücadelesi veriyor.

İndependent Türkçe'den gazeteci Esra Çiftçi, mikrofonunu bu zorlu günlerinde, hayatına dokunduğu dostları, yoldaşlarına uzattı. Sadece bir siyasetçi değil, bir hikâye anlatıcısı, bir dost, bir direniş sembolü olarak hafızalarda yer eden Sırrı Süreyya Önder için anlatılanlar, onun ne denli sahici, nadir ve kıymetli bir insan olduğunu bir kez daha gösteriyor. Bu dosyada yer alan tanıklıklar, bir insanın yaşarken bıraktığı izlere dair birkaç not sadece…

“Nadir bulunan bir insan modeli”

Sırrı Süreyya Önder’i, “kendinin ta kendisi” diye tanımlayabileceği bir insan olarak tarif eden sanatçı Orhan Alkaya, Önder’in hayatı boyunca bedel ödediğini ama bunu her zaman gülümseyerek yaptığını ve hiçbir zaman bu durumlardan yakınmadığını ifade etti. Önder’in inanmadığı hiçbir şeyi yaptığını görmediğini hatta zannetmediğini belirten Alkaya, inandığı şeylere ise sonuna kadar bağlı kaldığını vurguladı. Böyle bir insanın bu kadar sevilmesinin nedeninin, bir nadirlik taşımasından kaynaklandığını söyleyen Alkaya, Sırrı Süreyya’yı “nadir bulunan bir insan modeli” olarak tanımladı. Bugünün dünyasında böyle insanlara az rastlandığını vurgulayan sanatçı, birinin “Hrant’ı çok andırıyor” diye yazdığını belirterek, kimin yazdığını hatırlamadığını ama bu benzetmenin gerçekten doğru olduğunu düşündüğünü ifade etti. Sırrı Süreyya Önder için “çekinmeden güvenebilirsiniz” diyen Alkaya; bütün bu vasıflarıyla ona tekrar kavuşmayı beklediklerini sözlerine ekledi.

"Bütün ümidim bu belayı atlatması"

Agos Gazetesi Yazarı Pakrat Estukyan, Önder için, “Barış için oradan oraya koşturup duruyoruz demişti son röportajlarından birinde. Belli ki o koşturmaca çok geldi” diyor. Önder’in duyarsızlıklarla mücadele eden bir insan olduğunu ifade eden Estukyan, “Ona çok ihtiyacımız var.  İnsan olarak çok kıymetli bizim için” diyor ve bütün ümidinin ve dileğinin Önder’in bu belayı atlatabilecek olması olduğunu, söylüyor.

"Kardeş vekilim"

Sırrı Süreyya Önder’le 2010’dan beri tanıştıklarını belirten siyasetçi Gültan Kışanak, ondan önce de yazılarını takip ettiğini söyleyerek sözlerine başladı. Kişisel olarak tanışmalarının 2010 yılına denk geldiğini ve 2011 yılında Önder'in milletvekili seçildiği seçim kampanyasını birlikte yürüttüklerini söyleyen Kışanak, Meclis’te ve sonraki çalışmalarda da birlikte olduklarını ifade etti. Kışanak, Önder’in farklı kesimlerce kabul görmesinin nedenini ise şöyle açıkladı:

Sırrı toplumsal bilgisi çok yüksek, halkı, ülkeyi, sorunları, kültürü, esprileri ve hikâyeleri bilen bir insan. Bütün bunlardan dersler çıkaran, kendine bir rota çizen ve duruş oluşturan biri. Onun bu birikimi ve içsel zenginliği geniş çevreler üzerinde etkili oldu. Ayrıca bu zenginliği Sırrı’nın kişiliğine büyük bir kalenderlik de kattı. Gerektiğinde sert olabilen ama tahammül düzeyi hep yüksek, dost ve samimi biridir.

Önder’in aynı zamanda iyi bir sohbet insanı olduğunu vurgulayan Kışanak, bu topraklarda yaşayan herkesin—Kürt’ün, Türk’ün, Alevi’nin, Sünni’nin, kadının—hassasiyetlerini, beklentilerini bildiğini ve onunla sohbet etmenin bu yüzden kolay olduğunu belirtti. Kendi aralarındaki samimi ilişkiden de bahseden Kışanak, Önder’in ona “bacı başkanım”, kendisinin ona “kardeş vekilim” dediğini aktardı. Önder’in direneceğini ve yaşam mücadelesini kazanarak sağlığına kavuşacağına inandığını söyleyen Kışanak, zaman zaman kadın politikaları konusunda aralarında tartışmalar yaşandığını, Önder’in politik olarak konuyu bildiğini ama “Ne yapayım, memleket erkek” diyerek esprili bir şekilde yaklaştığını aktardı. Kadın meselesini bilmeyen ya da anlamayan biri olmadığını, aksine bir erkek olarak dünyaya gelmenin bazı alışkanlıklar ve davranış biçimleri yarattığının farkında olduğunu, bu konuda mücadele eden ve değişmesi gerektiğine inanan bir insan olduğunu ifade etti. Son olarak, Önder’in barışa ve demokratik çözüme yürekten inandığını söyleyen Kışanak, yaptığı işin çok zor olduğunu, bu memlekette herkesi memnun etmeye çalışırken doğrultuyu kaybetmemenin kolay olmadığını belirtti. Önder’in bunu ağırbaşlılıkla taşıdığını ve herkesin sevgi, dostluk, muhabbet ve pozitif enerjisiyle yaşama tutunacağına inandığını söyleyerek, birlikte barışı kurmak için mücadele etmeye devam edeceklerini dile getirdi.

"Sosyal medyada itibar suikastı yapılıyor"

Sırrı Süreyya Önder’i 2003 yılından beri tanıdığını söyleyen ressam Ahmet Güneştekin, her zaman özel bir insan olarak saygı duyduğunu belirtiyor. “Samimi ve içten iyi bir insandır” diyen Güneştekin şöyle devam ediyor:

Başta Kürt halkına; ötekileştirilmiş, zulme uğramış bütün halklara, insani değerlerle sahip çıkmış ve bunun bedelini fazlasıyla ödemiş birisidir. Geçmişte ve bugün barış süreci olduğunda en çok emek verenlerden birisi oldu. İki gündür ölümle boğuşan bu değerli insana sosyal medyada rastladığım bazı incitici sözler beni derinden üzdü! Hele “derin devletin ajanıydı” gibi aşağılık iftiralar tam bir akıl tutulması, tam bir hedef haline getirme ve itibar suikastı! Çeyrek asırdır tanıdığım Sayın Sırrı Süreyya Önder'in halen kiralık evde oturduğunu, bütün aile fertlerinin neredeyse aynı durumda olduğunu ve hiçbir birikiminin olmadığını çok iyi biliyorum. Eğer devlet imkanlarından faydalanma veya gücün yanında olma gibi bir tercihi olsaydı durumu farklı olurdu. Bugün Türkiye’de bazı siyasetçilerin ne duruma geldiğini görüyoruz.

Sırrı Süreyya Önder'in isminin yarın tarihin karanlık sayfaları yerine en itibarlı ve en iyi anılan siyasetçi, sanatçı, insan hakları savunucusu bir entelektüel ve vicdan sahibi biri olarak yazılacağını söyleyen Güneştekin, sağlık sorunlarının olduğunu bildiğini ama bedeni yorgun düşmesine rağmen mücadeleye devam ettiğini belirtiyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor.

Bugün Türkiye’deki yorum ve paylaşımlara baktığımız zaman milyonların bu değerli insana nasıl sahip çıktığını görmek insani değerlerimizin henüz kaybolmadığını bize gösterir. Kendisine acil şifalar, ailesi başta olmak üzere bütün sevenlerine geçmiş olsun diliyorum.

"Hem öğretmeni hem avukatı oldum"

Sırrı Süreyya Önder’in hem öğretmenliğini hem avukatlığını yapmış hem de siyaset alanında birlikte yol yürümeyi deneyimlemiş olan siyasetçi Ahmet Sırrı Özbek, “Ortaokulda öğretmenliğini yaptım, 12 Eylül’de tutuklandığında da avukatlığını yaptım, ayrıca ben iki dönem Adıyaman ve İstanbul’da vekillik yaparken o da İstanbul ve Ankara vekiliydi. Çok sevdiğimiz, zeki, yaratıcı bir kardeşimiz” dedi. Özbek, Önder’in ortaokul yıllarına ilişkin, “O zaman Fen derslerine giriyordum çok zeki, kendisini fark ettiren bir öğrenciydi. Konuşma kabiliyeti o günlerden itibaren vardı. Sorduğunuz her şeye gayet güzel cümlelerle cevap verirdi. Arkadaşlarıyla çok iyi geçinen, hiçbir disiplin problemi olmayan bir öğrenciydi” diyor.  12 Eylül’de de avukatlığını yaptığını ifade eden Özbek, sonraki dönemlerde de Önder’le bağlantılarının sürdüğünü şu sözlerle anlattı.

Görüşüyorduk. Adıyaman küçük bir yer. Hepimiz birbirimizi tanırız. Ailesi Adıyaman’ın yerli ailelerindendi. Dedesi çok önemli bir insandı. Berberdi ama aynı zamanda şifacıydı. O zaman benim söylediğim tarihlerde böyle doktorlar falan bol miktarda yoktu, doktor bile yoktu. Tek tük rotasyonla gelen bir iki doktor olurdu ama Sırrı’nın dedesi çıbanlar için, yaralar için merhemler yapardı. Dişçilik yapardı aynı zamanda sünnetçiydi de. Çok önemli bir figürdü. Amcaları öğretmendi. Babasının vefatını hatırlıyorum ben henüz çok gençtim, Sırrı da 6-7 yaşlarında falandı. Rahmetli babası Türkiye İşçi Partisi Adıyaman İl Başkanıydı.

Sırrı Süreyya Önder’le en son ne zaman görüştüğünü sorduğumuzda Özbey şöyle yanıtladı:

En son Ankara’da. Bir rahatsızlık geçirmişti, onunla ilgili konuştuk. O sıralar kendi romanım ile ilgili bir şeyler yazıyordum. Sırrı da kendi romanı üzerinde çalıştığını onun taslağına da benim bakmamı istediğini söyledi. “İyi gönder yalnız ben bu hafta Adıyaman, Antep, Urfa’ya gideceğim, sen onu dönüşte hazırla ben alırım” dedim ama kısmet olmadı, İstanbul’a gitti ve başına bu hastalık geldi. Umarım bir an önce iyileşir, romanı gönderir ben de okurum.

Özbek son olarak duygularını şöyle dile getirdi

Türkiye için Sırrı çok önemli bir figür. Hem sanat çevresinde önemli bir figür, hem siyaset çevresinde önemli bir figür. İnşallah iyileşir. Bütün yüreğimiz onunla, dualarımız onunla. Onu tekrar aramızda göreceğiz. Onun esprili sohbetinden, onun renkli kişiliğinden bütün Türkiye’nin istifade etmesi lazım.

"Sen ölmeyesin Sırrı"

Gülten Kaya, “Bazı dostlarımız vardır ki, onları anlatırken eksik bırakılmalarından çok imtina eder ama bir hikâyenin karakteri gibi tamamlamakta da zorlanırsınız. Bezemek gerekmeden, olduğu gibi anlatsanız da eksiktir o anlatım” diyor. Sırrı Süreyya’nın dostu olduğunu söyleyen Kaya sözlerini şöyle sürdürüyor:

Hayatın tam ortasında durarak kalbini ve aklını hayatın her kesimine açan, kendi deyimiyle “nadirattan”dır o. Kimlik aidiyetini (gerekmediği zamanlarda) cebinde tutarak kol kola girmeyi bilen ama gerektiği zamanlarda da özellikle ideolojik kimliğini, sınıfsal duruşunu, hak-hukuk alanlarındaki duruşunu onurla orta yere koyan bir güzel adamdır.

Sırrı Süreyya Önder'in sihrinin hayat karşısında ürkekçe kendine kapanmak yerine, aklını, vicdanını, insanlığını, haysiyetini, yeteneklerini cesurca açmasından geldiğini söyleyen Kaya, saran sarmalayan, dostluğunu, birikimlerini, güler yüzle paylaşmayı esirgemeden herkese kendini açtığını ifade ediyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor:

Yaşadıklarıyla, olgunluğu ve tecrübeleriyle edindiği bir bilgeliği vardır ki bu ona ayrıca çok yakışır. Gözlemci, mizah zekâsı güçlü, hitabeti sağlam, sokağı ve onun dertlerini iyi bilen bir gönül adamı işte. “Bilmediği yok” diyemem, kendine bakmayı bilmiyor çünkü. On gün kadar önce Paris’ten görüntülü konuştuğumuzda, o beni güldürmeye çalışırken benden sağlığına dair üst perdeden cümleleri duymazlıktan gelmiş, konuyu ustalıkla değiştirmişti. Bizim kültürümüzde çok sevdiklerimize “sen ölmeyesin” denir. Sen ölmeyesin Sırrı.

"Sahici bir insan"

Sırrı Süreyya Önder’i tanıdığı bir dost ve özel sohbetler ettiği bir arkadaşı olarak anlatan Sol Parti MYK Üyesi Alper Taş, onun neden bu kadar sevildiğini ve farklı çevrelerce önemsendiğini şöyle anlattı:

Birincisi her şeyden önce Sırrı abinin bir bilgeliği var. Bu bilgelik bu coğrafyadaki bütün halkların, kadim kültürlerin derinliğine vakıf olması onu özümsemesi, onu kavraması, içselleştirmesi... Bu oldukça önemli ve o kültürlerin zenginliklerini kendi diline ve tarzına uyarlaması, yani dile ve tarzına dökebilmesi ve mizahla yoğurabilmesi...

Alper Taş, Önder’in bir diğer özelliğini de şöyle tarif etti:

İkincisi direngenliği. Bu direngenlik yeni başlayan bir direngenlik değil. Yaşamı boyunca var olan bir kararlılık, inatlı kişilik. Bu 12 Eylül zindanlarında da görülebilen ve sonraki mücadele sürecinde de ortaya çıkan bir özellik. Barışta kararlılık ve bu inatlı olma hali, fikri takip hali, politik takip hali... Bu noktada yine bu direngenliğini mizahla yoğurması, mizahi bir biçime de sokabilmesi, bu başka bir özelliği olarak ortaya çıktı.

Son olarak, Sırrı Süreyya Önder’in “sahiciliğini” vurgulayan Alper Taş, sözlerini şöyle tamamladı:

Bir de en son olarak da söyleyebileceğim —bence öne çıkan çok özelliği var da—üçüncü olarak da sahiciliği. Yani sahici bir insan. Olduğu gibi kendi çelişkilerini ve zayıflıklarını da ortaya koyabilen bir insan. O yüzden açık sözlü bir insan. O yüzden dost sofralarında aranır bir insan. Dostluğa da önem veren bir insan.

"Çok farklı kesimleri bir araya getirdi"

Gazeteci-Yazar Emine Uçak, Sırrı Süreyya Önder’in bu ülkede barışın, insaniyetin ve diyaloğun mümkün olduğunu hem sözüyle hem de yaşantısıyla ete kemiğe büründürmüş az sayıda insandan biri olduğunu söylüyor. Önder’in sanatını da siyasetini de bu tutarlılıkla yapmasının onu çok farklı kesimlerle hem buluşturduğunu hem de bu hakikatin onlara geçmesine etki yaptığını söyleyen Uçak, en büyük yeteneklerinden birinin de onun parlak zekasını ortaya koyan mizahi yönü olduğunu ifade ediyor. “Bu ülkede mizah genelde kaba ironiyle karıştırılır veya durum komedisiyle karıştırılır. Oysa Sırrı Süreyya tam da izahı olmayan şeylerin ancak mizahı yapılabileceğiyle ilgili duruma uygun olarak hem kendi yaşantısında uğradığı haksızlıkları hem de bu toplumun yaşadığı sorunları, adaletsizlikleri dile getirdi” diyen Uçak şöyle devam ediyor:

Dün hastanede ona geçmiş olsun demek için ya da dayanışmak için gelen masalardaki ideolojik ve yaşam tarzı çeşitliliğine baktığımda hep şunu düşündüm. Ki çoğu kişi de benzer şeyler düşündü. Keşke bu masalar tam da Sırrı Süreyya’nın bütün hayatıyla, mücadelesiyle murad ettiği gibi böyle ağır bir sağlık durumuyla değil normal zamanlarda da kurulabilse. Ama bir yandan da yaşanılan hayatın ilkesi, sabitesi ve hakikati olmasının önemini de gösterdi bu toplam. Sırrı Süreyya Önder gibi kişiler tıpkı Hrant Dink, Ahmet Kaya, Tahir Elçi gibi bu memleketi birbirine bağlayan yapı taşları. Keşke sağlıklarında da bu desteği, anlaşılabilmeyi ve yaptıkları mücadelenin hakkının teslimini görebilseler. Bütün duam Sırrı Süreyya’nın mücadelesinin maya tuttuğunu o özlediği barışın herkes için sağlandığı bir ülkeyi görmesi ve bu masaların her zaman kurulmasının önemini bizzat kendi nüktedan sözleriyle anlatması.

KAYNAK: Esra Çiftçi Gazeteci @esraciftci96  / İndependent Türkçe

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.