Cemil Caca ARSLAN
Doktorant – Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
Çin, Doğu Türkistan’da yüz yılı aşan bir süredir baskı ve inkâr politikalarını devam ettiriyor. Çin’in baskıcı politikaları, ABD’nin başlattığı terörle savaş perdesiyle gittikçe artarken 2014 yılında terörle mücadele maskesiyle ilan edilen kampanyalar neticesinde Doğu Türkistanlılara yönelik soykırım tamamen görünür hâle gelmiştir.
31 Ağustos 2022 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği raporu Doğu Türkistan’da yer alan ihlalleri kayıt altına almaktadır. Rapor her ne kadar yaşanan durumu soykırım olarak tavsif etmekten imtina etse de vakıanın gerçekliği açıktır.
Rapor kapsamında Çin idaresinin Doğu Türkistanlılara yönelik doğum oranlarını düşürmeye yönelik politikaları sürdürdüğü, toplu alıkoyma ve zorla kısırlaştırmalara başvurduğu da tespit edilmiştir. Aynı zamanda Uygurlara yönelik sistematik cinsel şiddet, alıkoymalar, işkence ve kötü muamele ile zorla çalıştırma gibi faaliyetler de kayıt altına alınmıştır.
Nitekim 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Hakkında Sözleşme bağlamında belirli bir grubun tamamen imha edilmesi maksadıyla mensuplarının öldürülmesi, mensuplarına yönelik fiziki yahut zihinsel ciddi zararlar verilmesi, imhaya müncer hayat şartlarına kasten tabi tutulması, çocuklarının başka gruplara zorla nakli ve doğumların sekteye uğratılması eylemleri soykırım suçuna vücut vermektedir.
Rapor her ne kadar Doğu Türkistan’da yaşananları soykırım olarak nitelemese de rapor ile tespit edilen bütün fiiller soykırım suçuyla bağlantılıdır. Netice itibarıyla BM, uluslararası topluma Doğu Türkistanlıların Çin’e iade edilmemesi konusunda tavsiyede bulunmuştur.
ULUSLARARASI HUKUKUN İHLALİ
Çin’in baskıları nedeniyle güvenli bir ülkeye geçmeyi amaçlayan bir grup Doğu Türkistanlı, 2015 yılında Tayland tarafından yakalanmıştı. 100’den fazla Doğu Türkistanlının Çin’e iadesine rağmen 48 Doğu Türkistanlı Tayland’da alıkonulmaya devam etmiştir. 10 senedir devam eden alıkonulma sürecinde İHH’nın gerçekleştirdiği insani diplomasi faaliyetleri çerçevesinde Tayland, Şubat 2025’in başında Doğu Türkistanlıları Çin’e iade etmeyeceğini duyurmasına rağmen aynı ayın sonunda iadeyi gerçekleştirmiştir.
Uluslararası teamül hukukunun bir parçası olarak geri göndermeme ilkesi, zulümle karşı karşıya kalabilecek kişilerin ülkelerine geri gönderilmemesi gerektiğini hüküm altına almaktadır. Doktrindeki bazı görüşlere göre emredici normlar arasında yer alan geri göndermeme ilkesinin ihlali vahim bir durum teşkil etmektedir. Üstelik geri göndermenin, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından soykırıma denk ihlallerin gerçekleştiği bir ülkeye yönelik yapılması; İkinci Dünya Savaşı sonrası teşekkül eden uluslararası düzenin insan hakları temelleriyle çelişmektedir.
İADE GİRİŞİMLERİNİ ENGELLEMEK MÜMKÜN MÜ?
Çin’in ihlallerine karşı kalıcı çözümler kısa vadede mümkün gözükmemektedir. Bununla birlikte bir şekilde Çin dışına çıkabilmiş Doğu Türkistanlıların korunması için yeterli hukuki zeminin mevcut olduğu kabul edilmelidir.
İlgili BM raporunun bölgesel insan hakları koruma mekanizmaları tarafından bazı kararlara esas kabul edilmesi ümit vericidir. Nitekim AİHM’in “A.B. ve Y.W. v. Malta” kararı, Doğu Türkistanlıların Çin’e iade edilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağına aykırı olduğunu, mezkur rapora atıfla, hükme bağlamıştır. Hâliyle ilgili karardan istifade ederek, AİHM sisteminin içindeki herhangi bir devletin Doğu Türkistanlıları iade girişimini engellemek mümkün olabilir.