BBC'nin doğrulama servisi BBC Verify'dan Ben Chu'nun analizi
Çin ve ABD arasındaki ticaret geçen yıl yaklaşık 585 milyar dolara ulaştı.
ABD, Çin'den 440 milyar dolar değerinde mal ithal ederken, Çin ise ABD'den 145 milyar dolar mal satın aldı.
Uluslararası Para Fonu'na ABD ve Çin birlikte küresel ekonominin yaklaşık yüzde 43'ünü oluşturuyor.
Bu iki ülke, kapsamlı bir ticaret savaşına girer, bu da büyümelerinin yavaşlaması veya resesyona girmeleri sonucu doğurursa bu diğer ülkeleri etkiler.
Küresel yatırım ortamı bundan etkilenir.
Bunun başka olası sonuçlar da olacaktır.
Çin, dünyanın en büyük üreticisi. Nüfusunun iç pazarda tükettiğinden çok daha fazlasını üretiyor.
Ülke ekonomisinin yaklaşık 1 trilyon dolarlık bir üretim fazlası var. Bu da dünyanın geri kalanından ithal ettiğinden çok daha fazla malı ihraç ettiği anlamına geliyor.
Çin'deki sübvansiyonlar ve devletin destekli firmalara verilen ucuz krediler, üretim maliyetinin gerçekte olması gerekenin altında kalmasını sağlıyor.
Eğer bu mallar ABD'ye giremezse, başka ülkelere "atılmaları" riski bulunuyor.
Bu durum tüketiciler için fırsat anlamına gelebilir ancak bu ucuz malların gireceği ülkelerdeki ücretler ve istihdam bu orantısız rekabetten etkilenebilir.
Birçok ekonomist, topyekün bir Çin-ABD ticaret savaşının, serpilme etkisiyle küresel olarak hissedileceği ve bu etkinin oldukça olumsuz olacağı konusunda hemfikir.
BBC'ye konuşan ABD merkezli düşünce kuruluşu The Conference Board'un Çin Merkezi'nde kıdemli danışman olarak görev yapan Alfredo Montufar-Helu, Çin'in geri adım atacağını düşünmenin yanlış olacağını söylüyor:
"Böylesi bir adım sadece Çin'i zayıf göstermekle kalmaz, aynı zamanda ABD'ye daha fazlasını talep etmek için bir kaldıraç da vermiş olur.
"Artık uzun vadeli ekonomik hasara yol açacak bir çıkmaza girmiş durumdayız."
Resesyon kaçınılmaz mı?
Simon Jack - BBC Ekonomi muhabiri
ABD Başkanı Donald Trump'ın ek gümrük tarifeleri küresel piyasalarda fırtına etkisi yarattı. Peki bu bir küresel resesyona (ekonomik daralma) doğru gittiğimiz anlamına mı geliyor?
Burada vurgulanması gereken ilk şey, borsanın tepkisi ile, reel ekonominin tepkisinin her zaman aynı olmayabileceği gerçeğidir. Hisse senetlerindeki düşüş her zaman bir ekonomik krizin kapıda olduğu anlamına gelmez.
Ancak bazen bu ikili paralelleşir.
Piyasalarda bugün olduğu gibi büyük düşüşler, temelde, borsadaki büyük şirketlerin gelecekteki kârlarının yeniden değerlendirilmesi anlamına gelir.
Piyasalar, anlaşılır bir şekilde, gümrük vergileriyle, maliyetlerin artacağını ve kâr oranlarının azalacağını satın alıyor.
Bu, bir resesyonun kaçınılmaz olduğu anlamına gelmiyor. Ancak olasılıklar, Trump'ın yüzyıldır görülmemiş şekilde bir gümrük vergisi operasyonuna başlaması öncesine oranla çok daha yüksek.
Bir hükümetin harcadığı ve ihraç ettiği her şeyin toplamının üst üste iki üç aylık dönem boyunca azalması durumuna ekonomi literatüründe resesyon adı veriliyor.
Borsa düşüşleriyle dolu bu son piyasa fırtınası içinde, bazı kayıplarsa diğerlerine göre daha endişe verici olarak görülüyor.
Bankalar, ekonomik sağlamlığın önemli bir göstergesi olarak görülür.
Saygın bir piyasa uzmanı da bugün bana bu noktada kaygısını dile getirdi ve "Beni nefessiz bırakan şey bankalardaki düşüştü" dedi.
Dünyanın Doğusu Batısı arasında uluslararası ticaretin kesiştiği noktada faaliyet gösteren HSBC ve Standard Chartered, bir miktar toparlanmadan önce yüzde 10'dan fazla düşüş yaşadı.
Diğer uyarı işaretleri de emtia piyasasından geldi.
Bakır ve petrol fiyatları küresel ekonominin sağlık göstergeleri olarak kabul ediliyor.
Her ikisi de Trump'ın gümrük vergisi bombasını patlatmasından bu yana yüzde 15'ten fazla düştü.
Küresel çapta bugüne dek çok fazla resesyon yaşanmadı.
1930'larda, Büyük Buhran sonrası ve Covid pandemisi büyük ekonomilerde benzer düşüşler gördüğümüz üç nadir örnektir.
Trump vergilerinin bu ölçekte bir şey yaratmasına şimdilik olasılık verilmese de, birçok uzman, ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği için resesyon olasılığına dair kaygılarının arttığını dile getiriyor.